Stalin, Dahi mi Yoksa Şeytan mı?
Stalin, 20. Yüzyıla damgasını vurmuş Rus tarihinin Lenin’den sonraki en önemli şahsiyetidir. Ancak Stalin ile ilgili kafalar ölümünden bunca yıl geçmiş olmasına rağmen hala karışıktır. Yakın dönemde KGB’nin Stalin döneminde muhalif olduğu için milyonlarca insanın öldürüldüğünü açıklaması ilginç bir itiraftır. Putin’in, Stalin merkezi bir devlet istiyordu, bu Lenin’in bağımsız devletler ideolojisinden çok daha yüceydi sözleri ile onu övmesi hep bu kafa karışıklıklarına örnektir.
Rusya’da Lenin’le hayat bulan Devrim’de belki de entelektüel olmayan tek karakterdir Stalin. 1879 yılında Gürcistan’ın Gori şehrinde doğan Yosif Visaryoniç, annesinin onu gönderdiği Ortodoks rahip okulundan atıldıktan sonra eğitimini tamamlayamasa da 20 yaşında Tiflis gözlem evinde meteoroloji uzmanı olarak başladığı işin ona sağladığı boş vakitlerde çok okuyarak kendini yetiştirecektir.
Daha 20′ li yaşlarda petrol işçilerinin örgütlenmelerinde ve 1 Mayıs gösterilerinde aktif rol almaya başlar. 1903 yılında Bolşeviklere katılan Stalin onların Kafkas bölge temsilcisi oldu. Kaba mizacı ve sertlik yanlısı politikaları ile Gürcü dilinde Çivi anlamına gelen Koba lakabıyla anılmaya başlar.
Kafkaslardan 1911 yılında çıkıp Saint Petersburg’daki Bolşevik örgütüne katılır. Bu dönemde Lenin’in dikkatini çekecek ve 1912 yılında onunla tanışarak Bolşeviklerin yayın organı Pravda gazetesinde yazmaya başlayacaktır. Yazılarında ve gizli örgütlenmede kendi için seçtiği Rusça Çelik Adam anlamına gelen Stalin ismini, sonrasında hayatının sonuna kadar taşıyacaktır. 1913 yılında Çarlık karşıtı çalışmalarla iyice adını duyurmaya başlayan Stalin aynı yıl yakalanıp siyasi suçlu olarak Kuzey Kutbuna yakın bir yere sürgüne gönderilir. 1916 yılında Birinci Dünya Savaşı sırasında zor durumdaki Çarlık rejimi siyasi suçluları askere almak üzere merkeze çağırdığında kolundaki sakatlık yüzünden askere alınmaz. 1917 Şubat devrimiyle de serbest kalır. Lenin devrim sonrası onu yabancı halkları, devrim ideolojileri ve politikalarına ikna etmesi için Milliyetler Halk Komiseri görevine getirir. Bu tarihten sonra yönetimde basamakları yavaş yavaş ama emin adımlarla tırmanacaktır.
1922 yılında ilk defa kurulan Komünist parti genel sekreterliği makamına Stalin seçilir. Bu görev zamanla önce partinin sonra devletin yönetim organı durumuna gelecektir. Lenin’in siyasetten çekilmesi ve ölümü sonrası yaşanan yönetim çekişmelerinde Stalin her zaman çok baskın ve acımasız olmuştur. Ölümü öncesi bıraktığı vasiyetle parti yönetimini Stalin’e bırakmamaları konusunda Lenin yoldaşlarını uyarmış olsa da Stalin iktidarı elinde tutabilmiş ve en büyük rakibi Troçki’yi saf dışı etmiştir. Muhaliflere karşı yargısız infazlar ve faili meçhul cinayetler onun dönemiyle birlikte oldukça artmıştır. Hatta Meksika’da sürgünde olan Troçki de böyle bir faili meçhul cinayete kurban gitmiştir. Yükselirken hep kadrolara kendi adamlarını yerleştirmiş ve kendisine rakip olacak herkesi saf dışı bırakmıştır.
Ekonomik alandaki 5 yıllık kalkınma planları ve bu planların başarısı, sanayileşme konusundaki atılım, onun yönetimdeki gücünü perçinlemede hep belirleyici olmuştur.
1936 ile 1938 yılları arasında Büyük temizlik ya da Büyük terör olarak anılan dönemde partide, devlette ve kızıl orduda muhalifleri baskı altına alan büyük bir temizliğe ve keyfi infazlara imza atmıştır. Resmi olmayan rakamlarla sırf bu iki yıl 1 milyondan fazla insan öldürülmüştür.
Josef Stalin 2. Dünya Savaşında hem devlet başkanı hem de Kızıl Ordu’nun başkomutanıdır. Bir kişinin ölümü trajedi, milyonlarca insanın ölümü ise sadece istatistik diyen, insan olmazsa sorunda kalmaz açıklamasıyla kan donduran komutanın acımasızlığı ile ilgili çeşitli hikâyeler anlatılır. Ama bilinen ve kayda geçmiş en ünlü hikâye, oğlu Yakov’un 2. Dünya Savaşında Almanlara esir düşmesi sonrası bir Alman Mareşal ile takasını, bir üsteğmeni mareşal ile takas etmem diyerek kabul etmemesi ve oğlunun ölmesine göz yummasıdır.
İkinci Dünya Savaşı Rusya için çok yıkıcıdır. Yaklaşık 30 milyon Rus bu savaş sırasında hayatını kaybetmiştir. 1943 yılında Stalingrad önünde Alman askerlerini bozguna uğratıp Almanya’ya ilerlemesi ve son anda kazanılan zafer ülkedeki gücünü iyice arttırmıştır. Ekonomik kalkınmaya devam etmiş, ülkesini İkinci Dünya savaşı sonrası yeniden güçlendirecek hamleler yapmıştır. Balkanlar ve Avrupa’da Sosyalist devletler kurulmasını desteklemiştir. Bu dönemde Türkiye ile ilişkiler gerilmeye başlamış önce 1925’ten beri iki ülke arasında sürdürülen saldırmazlık antlaşmasını yenilememiş sonra boğazlarda üs kurmak istemiştir. Stalin’in bu hamleleri Türkiye’nin Batıya yaklaşmasında, Nato’ya katılmasında en önemli rolü oynamıştır.
1953 yılında öldükten sonra kendi belirlediği kişi yerine Kruşçev devlet başkanı olunca Stalin karşıtı bir politika gütmüştür. Onun yanlışlarını sıkça dile getirmiştir.
Ölümü sonrası önce Lenin’in yanına konan Stalin’in naaşı 1961 yılında Kruşçev tarafından anıttan çıkarttırılıp anıtın arkasında bulunan duvar mezarlığına diğer devlet adamlarının yanına taşıtılmıştır.
Rusya hakkında diğer yazılar için tıklayınız
Yazar : Serdar Nazım KÖLÜRBAŞI