Sintra, Portekiz’in İncisi
Lizbon’a yakın çevrede bulunan şehirlerin en ünlüsü Sintra’dır. Lizbon’ a yaklaşık 40 dakika uzaklıkta, nüfusu henüz 400 bine ulaşmamış, ismini çevresini kaplayan Sintra dağlarından alan, gezilecek yerleri oldukça dağınık bir şehir olan Sintra belki de ülke de Lizbon’dan sonra en çok turist alan yerdir.
Sintra’ya Mayısın 10’u ile 25’i arası bir tarihte yolunuz düşerse Portekiz’in en ünlü festivallerinden biri olan Sintra Müzik festivalinin çeşitli aktivitelerine katılma fırsatı da bulabilirsiniz.
Şehrin ya da bölgenin tarihini tam anlamak için, şehrin kalesinin yani Castle of Moors, Moroluların Kalesinin tarihi takip edilmelidir. Ama her şeyden önce Moors, yani Moro kelimesini iyi anlamak gerekir. Mağrip, Arapça güneşin batışından gelir ve Batı yönünü temsil eder. Araplar arasında batıdaki ülkeler özellikle Fas, Tunus, tarihte İber yarımadası, Malta hatta Sicilya’daki Arap devletleri hep bu isimle anılmıştır. Avrupalılar tarafından ise bu Araplar arasında Magripliler olarak anılan Müslüman nüfusa devletleri ya da ülkeleri ayırt etmeksizin Moors, yani Moro’lar denir.
İber yarımadasının Müslüman olduğu dönemde, yani 8 ve 9. Yüzyıllarda inşa edilen kale en son 11. Yüzyılda Berberi hanedanı Murabıtlar’ın eline geçer. Bu dönem Alfonso Henrique komutasında olan Hristiyan ordusu ilk olarak 1147 yılında Lizbon’u sonra da çok önemli stratejik hakimiyete sahip Sintra’yı ele geçirir. Bu galibiyetlerden sonra Alfonso Fatih, Conquistador lakabını alacaktır ve 1. Alfonso Portekiz Krallığının kurucusu olacaktır.
Tarih içinde önemi git gide azalan kale 1375 yılında 1. Ferdinand tarafından yenilense de 15. Yüzyılda tamamen terk edilir. 1755 yılındaki Lizbon depreminden oldukça etkilenen kale 1840 civarı Pena Sarayının inşaatı döneminde tekrar büyük bir tadilat geçirir. Sonrasında Orman İşleri tarafından bir dönem kullanılan kale sonrasında tekrar terk edilir. 1979 yılında içinde bulunan San Pedro kilisesinde arkeolojik kazıların başlaması ile tekrar koruma ve yenileme projesi çerçevesinde bir kaç tadilat daha geçirir. 1996 yılında Kültür Bakanlığı tarafından özel ilgi alanı ilan edilip müzeye çevrilir. 2001 yılında çeşitli firmaların sponsorluğunda temizlenir ve bugünkü haline getirilir. Giriş ücreti 7 eurodur. İçerde surlar, burçlar, ortak alanlar ve San Pedro kilisesinin kalıntıları hariç görülecek pek bir şey yok. Bunlara ulaşmak için de oldukça yürümeniz ayrıca da birçok merdiven çıkmanız gerekecek. Kalenin kartal yuvası gibi olan konumuyla çok güzel bir manzara sunduğu bir gerçek ama Pena Sarayı’nın manzarası da sizi bu konuda tatmin edecektir.
Bu tepelerin ortasına kurulmuş şehirde önemli noktalardan bir diğeri ise eski şehir ve burada bulunan ulusal saray ya da diğer adıyla şehir sarayıdır.
Eski şehir içinde bulunan Ulusal Saray, Portekiz’deki Kraliyet konutları içinde en iyi korunmuşlardan biridir. 15. yüzyıl ile 19. yüzyıl arasında neredeyse kesintisiz Kraliyet ailesinin yazlık sarayı olarak kullanılmıştır. 1995 yılından beri UNESCO dünya mirası listesindedir. Sarayın tarihi Morolar döneminden başlar. 8. yüzyılda şehrin 2 tane kalesi vardır. Biri kartal yuvası gibi tepede bulunan savunma amaçlı Moro Kalesi, diğeri ise şehrin içindeki bu saraydır. Şehrin 1. Alfonso tarafından ele geçirilmesinin ardından Alfonso şehrin içindeki bu sarayı kullanmıştır. Sarayın bugünkü silueti genel olarak 15. yüzyılda Kral Manuel tarafından gerçekleştirilen inşaatlar ve yenilemeler sonrası özellikle Manuel’in kanadı ve ana bina ortaya çıkmıştır. Saraydaki en eski bölümün 14. yüzyıldan Kral 1. Dinis döneminden kalan Kraliyet Kilisesi olduğu kabul edilmektedir.
9 euroluk bir biletle gezeceğiniz sarayın içindeki salonlar birbirinden ihtişamlı. Kral Manuel’in 1499 yılında Hindistan ticaret yolunun keşfi haberini bu sarayda aldığını, 1905 yılında Alman Kralı 2. Wilhelm’in ve bir çok Avrupalı kral ve kraliçenin sarayda bulunduğu bilinmek birbirinden ihtişamlı salonları gezerken sizi heyecanlandıracak unsurlar. 1910 yılında Cumhuriyetin ilanı sonrası ulusal miras olarak kabul edilmiş sarayın içindeki salonlar gerçekten çok göz alıcı. İsmini tavandaki kuğu desenlerinden alan Kuğulu salon, denizkızlarından alan Denizkızı salonu, Kral Sebastian’ın yatak odası, Kral 6. Alfonso’nun hapis hayatı yaşadığı odası küçük kilise ve birçok salon oldukça tatmin edici bir gezi yapmanızı sağlayacak.
Sintra gezilecek bu kadar çok güzel saray ve bahçe ile muhteşem bir gün geçirmenizi sağlayacaktır. Ama tüm bu sarayların ve bahçelerin birbirine çok yakın olduğunu da düşünmeyin. Herbirinin arasında otobüsle ortalama 10 ile 15 dakika sürecek mesafeler var. Gezilecek yerler bu kadar dağınık olunca devamlı şehir turu yapan “City Sightseeing” firmasının hop on hop off otobüsleri ya da bütün gezilecek yerlere ulaşabileceğiniz 434 numaralı belediye otobüsü bölgeyi gezebilmenin en mantıklı yolu.
Sintra’nın en etkileyici yerlerinden biri olan Pena Sarayı başlı başına bir yazıya konu olmayı hak ettiği için Pena Sarayı ile ilgili yazımıza burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Portekizle ilgili diğer yazılar için tıklayınız