Kasr-ı Şirin 1

Türk İran Tarihinde Kasr-ı Şirin Antlaşmasının Esrarı

Birbirine komşu, aynı dinin iki farklı mezhebini benimsemiş ülkeler arasında tarih boyunca sorunlar hep yaşanmıştır. Türkiye ve İran da bu kaderi paylaşan iki kadim medeniyettir. Her zaman iki ülke arasında gerginliğin artmasını destekleyen dış mihraklar olsa da iki ülke 1823’ten günümüze oldukça uzun bir süreyi savaşsız ve ciddi bir ihtilaf olmadan geçirmeyi başarabilmiştir.
Tarih sayfalarını karıştırdığımızda bazen bu barış ortamının devamında ve 1636 yılında tesis edilen Kasr-ı Şirin antlaşmasıyla belirlenen sınırların günümüzde bile sürdürülüyor olmasında ilahi güçlerin de rol oynadığını düşünmeden edemeyiz.
Kasr-ı Şirin antlaşması sonrası yaşana savaşlara göz atarsak bu tezimiz kolaylıkla savunulabilir bir hal alır.
Kasr- ı Şirin antlaşmasını ilk bozan 1723 yılında Ruslarla İran’a ait Kafkasya’yı bölüşmek üzere anlaşan Osmanlı olur. Osmanlı Batı’da kaybettiği toprakları da telafi etmek hayaliyle o dönem doğu sınırlarında Afganlar ‘la savaşan İran’ın üstüne sefer düzenler. Bu dönemde İran Safevi hanedanı tarafından yönetilmektedir. Osmanlı saldırısı sırasında İran Şahı 1. Hüseyin Afganlara esir düşer. Bunun üzerine komutanlarından Afşar sülalesinden Nadir Şah tahta göstermelik olarak bir Safevi Şah’ı çıkarıp ülkenin önce askeri yönetimini eline alır ve Afganların da desteği ile Andican’da Türkleri bozguna uğratır. Bu galibiyet İran yönetiminin en zayıf olduğu anda alındığı için İran toprak kazanma amacı gütmeden 1727 yılında Hemedan antlaşmasıyla sınırları Kasr-ı Şirin antlaşmasındaki sınırlara geri çeker.
1727’de İran’a karşı yaşanan bozgun Osmanlı’da Patrona Halil isyanı ile olgunlaşıp padişahın değişmesine kadar giden yolu açmıştır. Bu karışıklık dönemi sonunda tahta geçen 1. Mahmut İran yenilgisini unutmamış ve ilk iş 1730’da İran’a sefer düzenlemiştir. Safevi hanedanının tam dağılma sürecine denk gelen bu savaşta Osmanlı bariz daha kuvvetlidir. Ancak Safevi şahı daha savaşın başlarında barış ister. İmzalayan Ahmet Paşa’nın adıyla anılan 1732 yılındaki bu antlaşma sonrası ilginç bir şekilde Osmanlı Kafkaslarda biraz toprak kazanmanın haricinde Kasr-ı Şirin antlaşması sınırlarının devamını kabul etmiştir. 1. Mahmut galipken bu kadar basiretsiz bir antlaşma yaptığı için sadrazamı Topal Osman Paşayı görevden alır.
Safevi hanedanının Osmanlıya karşı bu kadar kötü duruma düşmesini fırsat bilen Nadir Şah 1732 itibariyle yönetimi ele alır ve Afşar hanedanını kurar. Yaptığı ilk icraatlardan biri 1733 yılında Osmanlının üstüne yürümek olacaktır. Ani baskınlarla Türk ordusunu oldukça hırpalayan Nadir Şah ile Osmanlı arasında 1736 yılında yapılan barış antlaşmasında İran 1732 yılında kaybettiği toprakları geri kazansa da diğer bölgelerde Kasr-ı Şirin antlaşmasının sınırları geçerliliğini korumuştur.
Nadir Şah İndus nehrinden boğazlara kadar yöneteceği büyük bir imparatorluk hayali ile çıkıp zaferle döndüğü Hindistan seferi sonrası 1743 yılında yaklaşık 200 bin kişilik bir orduyla tekrar Osmanlının üstüne yürür. Bir çok bölgeyi ele geçirse de ülkede vergilerden çıkan isyanları bastırmak için geri dönmesi gerekir ve üstün durumdayken Osmanlı’ya barış önermek zorunda kalır. 1746 yılında nerdeyse birebir Kasr-ı Şirin antlaşması maddelerinde ve sınırlarında anlaşılan Kerden antlaşması imzalanır. Zaten Kerden antlaşması tarihe ikinci Kasr-ı Şirin adıyla geçer.
Nadir Şah çıkan isyanlar sonucu komutanları tarafından öldürülür ve bir Türk hanedanı olan Afşarlar yıkılır. Nadir Şah’ın generallerinden Zend Kerim idareyi ele alıp önce kısa bir süre Safevi Hanedanından kukla bir şahın ülkeyi yönetmesini sağlar. 1776 yılında ise yönetimi fiziki olarak devir alır. Zend Kerim Han’ın kurduğu Kürt Zend hanedanlığı, Osmanlının Rusya ile olan çekişmesini fırsat bilerek ve muhaliflerinin Osmanlıya sığınmasını bahane ederek 1777 yılında ilk olarak Osmanlı topraklarına saldıracaktır. Basra dahil bir çok bölgeyi de ele geçiren İran, Zend Kerim Han’ın 1779 yılında attan düşerek aniden ölmesiyle büyük bir iç karışıklığa sürüklenir, aldığı tüm toprakları geri vermek zorunda kalır ve sınırlar Kasr-ı Şirin antlaşmasındakilere geri çekilir.
İlahi güçlerin müdahalesi ile ilgili belirgin bir diğer örnek ise son Osmanlı İran savaşında yaşanmıştır. 1821-1823 yıllarında İran’da hüküm süren Kaçar Hanedanı, Ruslara kaptırdığı toprakları telafi etmek adına Osmanlı yönetiminden memnun olmayan ve Kaçar Hanedanını destekleyen bazı aşiretlerle bir olup Osmanlıya saldırmıştır. Çok ciddi toprak kazanmış ve tüm denge İran ordusundan yanayken orduyu kırıp geçiren kolera salgını sonrası Kaçar hükümdarı Ali Şah barış istemek zorunda kalmış ve Erzurum Antlaşmasıyla sınırlar gene Kasr-ı Şirin antlaşmasındakilere çekilmiştir.
Tarih ya da ilahi güçler 1823 yılından sonra neredeyse 200 yıldır bu iki kadim medeniyet arasında herhangi başka bir savaş çıkmasına izin vermemiştir.

İran hakkında diğer yazılar için tıklayınız