Fado: Hasret ve Gözyaşı
Şimdiye kadar hikâyenin hep tek tarafı bilinmiştir dünyada. Portekizli denizcilerin keşifleri ve bu küçücük ülkeye getirdikleri zenginlikler ya da bu keşifler sayesinde orta çağa vurdukları damgadır konuşulan, anlatılan. Peki bu denizcileri çoğu zaman yıllar sürecek yolculuklara uğurlayan ve geri gelememe ihtimalleri olduğunu da çok iyi bilen eşleririnin yaktığı ağıtlar neresindedir bu hikayenin.
İşte Portekiz’in her zaman böyle hüzünlü bir yanı da olmuştur benim için. Ülkeye her gelişimde en az bir gece dinlemek için çaba sarf ettiğim bu müzik, sözlerini hiç anlamasam da beni hep hüngür hüngür ağlamaya teşvik eder. Gitarın tellerinden çıkan melodileri bastıran o sesle Belem limanında soğuk ve yağmurlu bir gecede, aylardır gelmeyen kocası için tanrıya yakaran kadının tüyleri diken diken eden siluetini görebilirsiniz.
Yüzyıllardır yakılan ağıtların ortaya çıkışıyla ilgili net bir tarih bilinmemektedir. 1820 yılında doğan Maria Severa Onofriana, 26 yıllık kısacık hayatında söylediği şarkılarla, limanda bekleşen gözü yaşlı kadınların ağıtlarını ve duygularını sığdırabilmiş, Fado türünün ilk sanatçısı olarak kabul edilmektedir.
Etimolojik olarak kader kelimesinden gelmekte olan Fado 2011’den beri Unesco dünya kültür mirası listesindedir.
Portekiz’de iki tür Fado karşımıza çıkar, Coimbra tarzı ve Lizbon tarzı.
Fado Coimbra şehrinde erkekler tarafından söylenir ve daha klasik bir performans karşımıza çıkar. Karanlık ortamda siyah giyen bir ekip karşınıza çıkar.
Lizbon türü Fado ise ünlü Fadista Amalia Rodriguez tarafından dünya çapındaki ününe kavuşmuş, kadın ya da erkekler tarafından söylenen daha modern bir versiyondur.
Fado mekanları her ne kadar bizim taverna mantığında yemekli yerler olsa da Fado performansı esnasında yemek yemek ses çıkarmak ve resim çekmek yasaktır. Yemek servisi performanslar arasında bırakılan 15-20 dakika boyunca yapılmaktadır.
Lizbon’da bir kulüpte Fado dinlerken alkışlayabilirsiniz, Coimbra’da ise alkış yerine boğaz temizleme sesi çıkarmak gereklidir.
Lizbon’da bu müziği dinleyebileceğini en iyi adreslerden biri olan Alfama semtindeki Clube De Fado’nun benim için ayrı bir önemi vardır. Misafirlerimi de hemen her turda götürdüğüm bu mekânda 2013 yılında Maria Ana Bobone ile karşılaşmak bu müziği benim kadar seven biri için unutulmaz hatıralardan biridir. Bu karşılaşmada İngilizce sorduğum, bu şarkıları söylerken ne hissediyorsunuz sorusuna verdiği cevap ise oldukça ilginçti. Ana Maria Bobone, Portekizce dışında hiç bir dilde karşılığı olmayan “Saude” sözcüğü ile açıklamıştı hislerini.
Gerçekten de Portekizce dışında hiçbir dilde net karşılığını bulamazsınız Saude’nin. Geçmişte yaşanmış, ama artık tekrar yaşanması mümkün olmayan bir mutluluğa duyulan hasretin melankolik bir şekilde ifadesi denebilse de gerçekten tercümesini tam olarak yaşamadan yapmak mümkün değildir.
Saude duygusu genelde kalan kişi tarafından, gitmiş ama dönüşü meçhul kişiler için ya da memleket hasreti çekip dönemeyeceğini düşünenler tarafından yoğun olarak hissedilen bir duygudur.
Hayatını rehberlik yaparak ve seyahat ederek kazanan biri için Fado’dan daha anlamlı bir müzik olabilir mi?…