Portekiz Belem Çöreği
Ne kadar gidersem gideyim her seferinde farklı şeyler bulabildiğim iki Avrupa şehri vardır: Biri Paris diğeri ise Lizbon. Atlantik okyanusuna akan Tejo nehrinin kuzeyine kurulmuş Lizbon 7 tepesiyle her zaman bana İstanbul’u hatırlatır. Ne zaman bir tepesine çıkıp denizi seyretsem sanki Galata kulesinden aşağı bakıyor hissine kapılırım. Akdenizli olmasa da Akdenizli gibi davranan bir halktır Portekizliler. Yaydıkları elektrik ve alışkanlıkları biz Türklere çok benzediği için ülkeyi ziyaret eden Türkler kendilerini oldukça rahat hissederler. Portekiz damak tadının bize olan yakınlığı ile de Türk turistlerin hayranlığını kazanan bir ülkedir. Deniz mahsullerinin yanında pastaları gerçekten kendine bağımlılık yaratabilir. Lizbona ne zaman gelsem, mutlaka bir fırsatını bulup Belem mahallesine yolumu düşürdüğüm ve rejimde bile olsam kendimden geçerek yediğim Belem çöreği şehrin önemli turistik markalarından biridir.
Figueira meydanından kalkan 15 numaralı tramvay sizi yaklaşık 25 dakikalık bir yolculukla Belem semtindeki Jeronimo Manastırına götürür.
Vasco da Gama’nın Hindistan yolculuğuna çıkmadan önce geceyi geçirdiği ve dua ettiği Belem’li Meryem kilisesinin yerine, Hindistan yolculuğun başarılı geçmesi ve imparatorluğun zenginliğinin artmasıyla ilgili ülkenin minnetini göstermek adına Kral 1. Manuel tarafından yaptırılmış bu manastır, turistlerin Lizbon’daki en önemli uğrak yerlerinden biridir.
Jeronimo Manastırı gotik tarzın Rönesans etkisiyle harmanlanmasının ortaya çıkardığı ve sadece Portekizde görebileceğiniz Manuelin tarzının en görkemli örneğidir. UNESCO dünya mirası listesinde bulunan, 1570 yılında tamamlanmış binanın batı kanadının bir kısmı günümüzde Lizbon Ulusal Arkeoloji müzesi olarak kullanılmaktadır. Diğer bir kısmı Deniz Müzesi olarak hizmet vermekte olan manastırı turistlerin ziyaret etmelerinin en önemli nedenlerinden biri Vasco da Gama’nın mezarının bu binada bulunmasıdır.
Belem Çöreği,
Benim bu bölgeye gitmemin en önemli nedeni ise dünyada sadece Pasteis de Belem pastanesinde yiyebileceğiniz tarifi bir sır gibi saklanan Belem Turtalarıdır.
Aslında bu çöreği ya da turtayı Lizbon’da bir çok pastanede Pastel de Nata ya da Pastel de Belem adıyla bulabiliyorsunuz. Ama gelin görün ki buradaki lezzeti yakalamak gerçekten imkansız.
Jeronimo manastırının denize sırtınızı döndüğünüzde bir kaç yüz metre sağında bulunan bu pastane 1837 yılından bugüne manastırdaki bir tarifi yaşatmaya devam etmektedir. Rivayete göre manastırdaki rahiplerin giysilerini beyazlatmak için kullandıkları yumurta akının ardından artan yumurta sarısını ziyan etmemek için yarattıkları bu çöreğin tarifini günümüzde sadece 3 kişi bilmekte, çörekleri gece hazırlayıp sabah pişirilmeleri için bırakmaktadırlar.
Ben, bu çörekleri genelde 6’lı kutularda alıp ikisini hemen oracıkta, kalan dördünü de dönüş yolunda tramvayda mideye indiririm. Yok, girişte sıra varsa içeri geçer salonlarda kalkmaya yakın bir masayı kollar ve en az üç tane yerim. Tercihim bu dışı milföy hamurundan yapılmış, içi fırın sütlaç kıvamında muhallebi ile doldurulmuş turtaları tarçınlayıp sıcak yemektir ama aldığım altılı paketler soğuyunca da lezzetlerinden pek bir şey kaybetmezler.
Genelde hafta sonları ya da tatil gününde pastanenin önünde oluşan kuyruk sizi aldatmasın bu kuyruk çörekleri paket alacaklar içindir. Kapıdan girdikten sonra içerisinin bir labirent gibi odacık odacık olduğunu ve aslında pastanenin iç mekanının oldukça büyük olduğunu fark edersiniz ve oturarak yemek için mutlaka yer bulursunuz.
Portekizle ilgili başka yazılarımız için tıklayınız