Chao Praya, Nehirlerin Kralı
Bangkok, şehre ve ülkeye hayat veren önemli nehir Chao Praya’nın Tayland körfezine dökülmeden suladığı son noktadır. Okunuşu Çao Praya olan nehir, Biri Myanmar sınırında, diğeri Laos sınırında başlayan Ping ve Nan nehirlerinin, Tayland içinden onlara katılan nispeten daha cılız bir kaç nehirle birleşmesi sonucu oluşur. Yaklaşık 140 bin kilometrelik bir alana yaşam sağlar. 372 kilometrelik uzunluğu ile sadece ülkede doğup ülkede denize dökülen tek nehirdir.
İsminin çıkış noktasıyla ilgili ilk detaylı araştırma Siam Kraliyet Harita Ve Tetkik Kurumunda çalışan James McCarty tarafından 1891 ve 1896 yıllarında yapılıyor. James McCarty bu araştırmalarını 1898 yılında Avrupa’da bir kitap olarak da yayınlıyor.
Birçok eski Avrupa haritasında görünen bu nehir ve havzası için kullanılan Menam isminin aslında Tay’ca nehir anlamında kullanıldığı ve dili bilmeyen yabancıların bu kavram kargaşasında nehrin ismini yanlış ifade ettiğini ortaya çıkarıyor.
Anne anlamına gelen Me ve su anlamına gelen Nam kelimelerinin birleşmesiyle ortaya çıkan Menam, yani nehir kelimesi, suyun bölgedeki önemini anlatmakta ayrıca önemli bir bilgi. Chao P ise Siam krallığında ana ya da merkezi bir yeri ya da çok üst konuma hizmet eden birini betimleyen, önem bildiren bir ek olarak kullanılıyor. Nehrin ismini tam tercüme etmek istersek, Kralların Nehri ve Nehirlerin Kralı demek çok yanlış olmaz.
Tarih boyunca Chao Praya nehri, kat ettiği şehirler boyunca, ulaşımı ve yaşamı kolaylaştırmak için sık sık insan müdahalesine maruz kalmıştır. Açılan kanallar, değiştirilen suyolları günümüzde de hala bu müdahalelerin izlerini taşımaktadır.
Doğal yolla oluşmuş, ya da insan eliyle şekil bulmuş kanalların ortak adı Tayca Khlong’dur.
Siam İmparatorluğu, Burmalıların saldırıları sonucu yakılıp yıkılan başkenti Ayuttyah yerine 1767 yılında başkentini Bangkok’a taşımış ve bu Khlong yani kanal sistemini şehirde yaşam, ticaret ve taşıma amaçlı organize etmiştir. 18. Ve 19. Yüzyılda bölgeye gelen Avrupalı ziyaretçilerin romantizmiyle şehir Doğu’nun Venedik’i ismi ile anılmaya başlamış ve bu isim günümüze kadar gelmiştir. Şehrin bu ismini borçlu olduğu kanalların büyük kısmı zaman içinde özellikle kirliliğe bağlı kolera salgınlarını önlemek için doldurulmuş ve günümüze ulaşamamıştır. Bu sebeple modern gezginler her rehber kitapta yazan Doğu’nun Venedik’i Bangkok’ta bu duyguyu pek hissedememektedirler.
Günümüze ulaşabilmiş tek Klong bölgesi Bangkok merkezinde 1840 yılında Kral Rama 3 tarafından yaptırılan Saen Saeb bölgesidir ve sığ sularda gidebilmesi için pervane çubuğu tekne gövdesinden bir boruyla uzaklaştırılmış uzun kuyruk, long tail, adı verilen teknelerle bir tur yapmayı hak eder.
Chao Praya nehri üstünde Hilton Millenium un tam karşı kıyısına denk gelen River City alışveriş merkezi rıhtımından kalkan uzun kuyruklu teknelerle önce nehrin ana kolu üzerinde şehir ile ilgili bir fikir sahibi olursunuz. Yüksek binalar ve gökdelenlerle kaplanmaya başlamış şehrin iki yakasında özellikle Hangover 2 filminin başlangıç sahnesinde de yer aldıktan sonra ününe ün katan Lebua otelin 83. Katındaki dünyanın en iyi açık hava barı Skybar önünden geçeceğiniz ilk binalardan olur. Tarihte ticaret amaçlı kullanılmış günümüzde sayıları hızla azalan pirinç mavnaları rice barge’ları hala tersane bölgesinde görmek mümkündür.
Ana kol üzerinde tersane bölgesinden bir havuz sistemi sayesinde kanallar bölgesine girilir zira kanallar bölgesinde evlerin seviyesi birçok dönem nehrin su seviyesinden daha düşüktür.
Kanallara girildiğinde şehrin artık gerçek yaşamına çıplak gözle şahitlik etmeye başlarsınız. Kanallara doğru kaymış derme çatma evlerin önünde bu pis suyla çamaşır ve bulaşık yıkayanlar, evinin önündeki küçük kayıkla yakındaki bakkalın rıhtımına doğru kürek çekenler, sokaklarda bir şeyler satarak gezinen seyyar satıcılar size oldukça ilginç manzaralar sunacaktır. Bütün bu pisliğin ve fakirliğin içinde evlerin arasındaki mezbeleliklerde oyun oynayan çocuklar ve onların bir kaç metre ötesinde uyuklayan timsahlar gerçekten etkileyicidir. Bu kadar pisliğin içinde bir mucize gibi yaşayarak halka besin kaynağı olan on binlerce Kedi balığı, ve uğur getirdiğine inanıp balıkları ekmekle besleyenler sanki gerçek dışı bir filmin sahnesindeymişsiniz izlenimi verir.
Kanallardan gene bir havuz sistemi sayesinde kraliyet sarayına yakın bir yerde çıkıp şehrin kurulduğu nokta olan Wat Arun tapınağının önünden geçerek başlangıç noktasında sonlanan tur Bangkok’la ilgili bakış açınızı ciddi anlamda zenginleştiren bir alternatiftir.
Tayland hakkında diğer yazılar için tıklayınızı